Does the Richness of the Few Benefits Us All? | Zygmunt Bauman (Kitap)
Sosyolog Zygmunt Bauman, “Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına mıdır?” isimli kitabında, dünyada çoğu kişinin cevabını birebir deneyimleyerek yaşadığı bir soruyu işliyor; zenginlerle fakirler arasındaki gelir farkı ve mevcuttaki toplumsal eşitsizliğin giderek artması.
Kitapta çarpıcı pek çok veriye yer veriliyor. Dünya Gelişim Ekonomisi Araştırma Enstitüsü’nün yaptığı bir çalışma 2000 yılında yetişkin nüfusun en zengin 1%’lik bölümü dünyadaki zenginliklerin 40%’ına sahipken, en zengin 10%’lük kısım dünyadaki toplam malvarlığının 85%’ini elinde bulunduruyordu. Söz konusu nüfusun daha fakir olan yarısı küresel varlıkların sadece 1%’ine sahipti. (sayfa 9) Rocard’a göre gelir ve zenginlik paylaşımının bu kadar açılması, demokrasinin tehdit altında olması ile sonuçlanabilir.
Yıllar geçtikçe istatistiklerle tespit edilen rakamlar daha da olumsuza doğru evriliyor. Nüfusun en zengin 20%’si üretilen malların 90%’ını tüketirken, en yoksul 20%’lik kesimde bu oran yalnızca 1%. (sayfa 15)
Yoksulların daha yoksul, zenginlerin daha da zengin oldukları bir dünyada çocuklar da eşit şartlara sahip değiller. Çocukların gelecekteki sosyoekonomik durumları hangi aileye doğdukları ile yakından ilişkili. Gene üniversitede okumayı isteyen pek çok genç için de durum aynı, aslında hangi ‘prestijli’ üniversiteye gidecekleri ailelerinin onları maddi olarak ne kadar destekleyebildiği ile ilgili. Çünkü ABD gibi ülkelerde eğitim masrafları çok yüksek. Üniversite sonrasında bulunan işler ve alınan maaşlarda da bu kez ailenin networkü devreye giriyor ve sonuç pek değişmiyor.
1960’ta ABD’de en büyük kuruluşlarda genel müdürler ile fabrika işçilerinin maaşları arasındaki fark 12 kat iken, 1974’e gelinmeden 35 kata, 1980’de 42 kata, 1990’da 84 kata, 1990’ların ortasında 135 kata, 1999’da 400 kata ve 2000 yılında 531 kata yükselmiştir. (sayfa 17) ‘Eşsiz yetenekli yöneticilerin’ topluma getirdikleri fayda ile bu kadar yüksek ücretleri hak edip etmedikleri tartışması çoktan beri süregeliyor. (sayfa 21)
Joseph Stiglitz’e göre, böyle bir dünyada zenginler yaşamlarını kapalı kapılar ardında lüks içinde sürdürmektedir. (sayfa 18) Toplumsal gelir eşitsizliği, nispeten daha zengin olan kişilerin bile kendilerini rahat hissetmemelerine ve sonuçta güvenlik hizmeti de aldıkları sitelerde yaşamaya başlamalarına yol açmaktadır.
Mevcut sistemin bu kadar süre işleyebilmesinin temelinde ekonomik büyümenin sağlanmasına yönelik olarak söylenen yalanlar var. En bilindik yalanlardan biri ise şu: ‘Eğer başarısız isen bunun nedeni bizzat kendinsin.’’ Sürekli tüketim mevcut sistemin devamı ve ekonomik canlılık için olmazsa olmadır, bu nedenle ‘Mutluluğa giden yol alışverişten geçer.’ (sayfa 46) mottosu pek çok tüketiciye gerek reklamlar gerek vadedilen hayat tarzı ile kabul ettirilmiştir. Sosyal konumu bir adım ileri taşıma ve aldığı terfiyi herkese ilan etmenin yolu pek çok çalışan için daha büyük bir eve taşınmak ve arabasını daha yeni ve üst model ile değiştirmekten ibarettir. Oysa, çoğu kez peşinde oldukları mutluluğa değil, tam tersi mutsuzluğa daha fazla yaklaşırlar böyle yaparak. Tüketim hayatın anlamı haline geldikçe şu cümle tekrar tekrar doğrulanıyor: ‘Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım.’ (sayfa 51)

Azınlığın Zenginliği Hepimizin Çıkarına mıdır?
Zygmunt Bauman
2015
80 sayfa
goodreads

tekrar okumaya değer!
# felsefe
2023 kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2022 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2021 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
2020 temmuz
nisan
2019 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
şubat
ocak
2018 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2017 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2016 aralık
kasım
ekim
eylül
ağustos
haziran
mayıs
nisan
mart
şubat
ocak
2015 aralık
kasım
eylül
ağustos
temmuz
haziran
mayıs
ocak
2014 aralık
kasım
eylül
2013 aralık
kasım